8 Ağustos 2010 Pazar

Ben Böyle Düzeneğin Aruna Kone

“Aaaa bunu saymıyoruz ayol bi daha bekleriz” dedirtecek kadar eğlendiren, memnun eden misafir olamadım. Zaten beni “bekliyoruz” diyebilecek kadar kalabalık bir insan grubu beklemedi hiç.“Ağırlandım” diyebileceğim bir ziyaretim de olmadı bu güne değin. Belki özlemle beklenen bir gruba yanlışlıkla dahil olup arada kaynayarak ağırlanmış olabilirim. Onda da yemeğin en etlisini tatlının en büyük dilimini meyvede muzu kiviyi yiyerek kendimden iğrendirmişimdir. Sağlık olsun.

“Çok aksiyonlu bi haftasonu geçirdim” diyebilmem için pazartesilerimin de aksiyonlu olması lazım. Yoksa alışılagelen o ilk 2 çalışma saatinden sonra aksiyon falan pek gelmiyor aklıma. Bunun yanında haftasonunu haftasonu yapan gezip yediğin içtiğin değil izlediğin maç ve gollerdir benim nazarımda. Bu haftasonu maça da gidemedim gol de izleyemedim. Demek ki boş geçmişim.

25T’de gece yarısı saatlerinde Taksim dönüşü çok acayip muabbetler dönüyor.2’si yabancı genç,1’i orta yaşlı Beyaz Türk olmak üzere toplam üç İngilizce konuşan dişinin arasında çok simple present tense bir pozisyonda kaldım. Konuşmalarının bir kısmını anladım, bir kısmını anlamadım, dinlemedim vs vs. En son İTÜ civarında Türk ama emperyalist oyunlara alet olduğunu düşündüğüm kişi tüm yolculuk boyunca orada yokmuş gibi davranılan bana “İstinye Park’a geçiyor mu bu” diye sordu . İçimden “Ananın amına geçiyor bu” dedim ama dışımdan Türkçe “Hayır geçmiyor” diyebildim. Nası bi ses tonu ile konuştuysam karıların yabancı olanları bile “Şu cevaptan sonra gideni siksinler zaten” der gibi baktılar. O üç karı muazzam İngilizce konuşuyordu belki ama benimde Türkçe’m iyiydi hani. 2 kelimede sikip atmıştım otobüsteki tüm fiyakalarını .”HAYIR GEÇMİYOR”… Slogan bile olurdu lan tam da referandum zamanında.

“Neler oluyor bize, yine neler oluyor gülüm” diyebileceğim manitam olmayacağı için kovalamayı bugün itibariyle birkez daha bırakıyorum.

Her şeyin başı sağlık. Ani hal ve hareketlerde kalbime inmiyor kolay kolay, sıcaklara iyi dayanıyorum, yürümede koşmada tıkanma olmuyor ciğerlerde, otsbirler verimli, psikoloji de idare edecek kadar yolunda, mide arada arızalı, olur o kadar.. Çok şükür.

İbrahim Tatlıses’ten Canım Dediklerim'i biri için istesem adam kendini sorgular “Naaptık lan biz bu çocuğa?” diye. O yüzden istemiyorum. Özcan Deniz’den Amanın Aman daha iyi.

Bir gün içinde 2 farklı markadan “mandalina suyu” içmiş bulunuyorum. Mandalina suyunu bugüne dek hiç denememiş biri olarak neden bir günde bütün hevesimi alıp bıktım bu içecekten bilmiyorum. Ama şunu söyleyebilirim ki ha Uludağ ha Schweppes, tad aynı. “Şıvepsin de adı var be hacı” demeyin Gezer ev terliğiyle döverim sizi.

Hiç yorum yok: