11 Aralık 2010 Cumartesi

Antaya'da 3 Sikko Gün

-Otomobil ile İstanbul'dan Antalya'ya gelmek zormuş. "Daha evvel uçakla hiç geldin mi?" diye sorabilirsiniz. Hayır. Ama otomobille gelmek zormuş.

-Otelin yaş ortalamasının bu kadar yüksek olacağı hiç aklıma gelmezdi. Avrupa'nın bütün hurdaları burda. Almanya'da Rusya'da ve civar ülkelerde ne kadar kötürüm varsa hepsi buradaydı sanırım.

-Yaş ortalaması bu kadar yüksek olunca insanın "otel odası" fentezileri suya düşüyor haliyle. Yok öyle diskodan karı kaldırmak içip içip odaya atmak falan. Zaten iki ayağının üzerinde durabilen karı yok otelde.

-Tüm yaz boyunca ayağını denize sokmamış ama her biri Sarıyer-Tarabya-İstinye'de yaşayan sözüm ona "boğaz çocukları" Antalya'ya gelince 5 yaşında veletler gibi "Hadi denize denize denize lütfeeeen" diye zırlamaya başladılar. Nitekim deniz olmasa da havuza girdiler. Ben mi? Tabi ki de girmedim lan.

-Açık büfe restaurant bu 3 günüme damgasını vurdu. Orospu çocukları binbir çeşit gıda ile ambale ettiler beni. Hangisine koşacağımı şaşırdım. Masaya oturduğumda elimdeki tepsiden hallice tabağı ne kadar alakasız şeylerle boş yere doldurduğumu farkettim. Yerken bi tuhaf oldum. Afrika'daki çocuklar falan geldi aklıma, üzüldüm. (Yalan lan manda gibi abandım, köfte ve patates püresi süperdi olm)

-Buraya ne amaçla geldiğimi unutmuşken bir anda kendimi takım elbiseler içinde buldum. Şerefsizim toplantı salonuna girene dek nerede çalıştığımı ne görev yaptığımı falan unutmuşum. Sınırsız içki olayı beni savunmaya çarpan topun ardından bakan file bekçisi gibi şaşırttı.

-Mezuniyet tezi jurisinden sonra ilk defa bir sunum yaptım. Baya rakamlı istatistikli grafikli falan. Aklı "para ciro prim komisyon" 4lüsünden başka bi boka kesmeyen 20 tane kalın enseli ve sarkık gıdılı herife, 23 yaşında ve iddaada hala 2 liraya 15 lira almanın peşinde biri olarak milyon eurolardan bahsetmek muhakkak ki tuhaftı. Ama başardım.

-Bu üç gün boyunca hiç fotograf çekilmemeyi düşünürken işgüzar bayilerimizden biri toplantıda fotograflar çekti. 2-3 sene sonra o fotograf karesinde kendimi görünce ne hissederim ya da bişey hisseder miyim bilemiyorum. "Lan ne günlerdi bea" bile demem diye düşünüyorum.

-Lobi müzikleri ne kadar güzel oluyo lan. Hafif hafif piyanolu saksafonlu falan. Bayan solistlerin sesi de ninni gibi geliyor. Resepsiyonda çalışan olsam paso uyurum.

-Oturup iki dakika uzaklara dalınacak ortam değil otel motel bilmemne. Böyle tesislerde sürekli bişeylerle oyalanmanız isteniyor. Neden bilemiyorum. Sabah spor,sauna, aralarda yemek ye, kahve iç, oyun salonunda oyun oyna, akşam canlı müzik, disko vs vs.. Ulan bi de oturup kafa dinlemeyi teşvik edin ipneler.

-Neyse ki bu turizm tesisinde son gecem. Odamdan deniz göründüğünü bu sabah farkettim ve işte denize karşı çayımı yudumlayarak bu satırları yazıyorum. Bir maceranın daha sonuna geldik. Bol sarkık memeli ve beyaz sakallı oldu ama, olsun deneyim deneyimdir.

Hiç yorum yok: