31 Aralık 2010 Cuma

Sen Allah'ın Bir Lütfusun

"Sen Allah'ın bir lütfusun" dedi Ebru Gündeş.

"Peeh!Lütfuymuş, hassktir ordan" dedim kısık bir sesle, halının kenarındaki püsküllerden bi parça koparmak üzereydim, hemde ayak parmaklarımla.

"Herkes Allah'ın bir lütfudur aslında, sen bile" dedi. "Bile" ye kızmadan evvel düşünmek istedim. Ben Allah'ın lütfu muyum değil miyim?

Tekil olarak değerlendirmem mümkün değildi zira püskülü söktüm söküyorum, beynimin bir kısmı oraya fokuslanmıştı.

Yüzeysel bir inceleme olacaktı besbelli; kime göre neye göre lütuf? Elimde duran tek parça portakala baktım. C vitamini var içinde, belli miktarda alındığında hastalıktan koruyor salya sümük dolaşmanı yatağa düşmeni engelliyor belkide.

Biyolojik yönünü geç; "Evde portakal var akşam televizyon izlerken yerim oh ne mutlu" diye düşünerek mesainin son saatinde neşeyle işine sarılıp, iş çıkışı koşa koşa evine giden adam var. Bildiğin mutluluk ve huzur öğesi olmuş portakal. Yılbaşında meyve tabağında da ortasahanın yükünü çeken isim oluyor. En fakirinden en zenginine herkes yılbaşı gıdaları arasında "Portakalda olsun" diyor..

Ya ben? Ne birilerinin derdine derman olabiliyorum, ne de birileri "Evde Murat var lan gidip muhabbet edeyim oh ne mutlu" şeklinde benle huzur bulmuyor. Yılbaşı partilerinin aranan ismi de olmuyorum mesela. Tabağa konsam gece boyunca hiç ellenmeyen yeşil elma dilimi oluyorum. Çürüyorum. Sonra çöpe...

Bu inceleme ve kıyas sonucunda lütfolan ile külfet olan ne kadar da net ortaya çıkıyor değil mi canlarım?

Aha püskül koptu.

-Naaptın ya ayı mısın nesin
-Kopuktu olm zaten.. Valla ya.

Hiç yorum yok: