27 Ekim 2011 Perşembe

kediden de öte

üniversite 3.sınıftı. apartmanın giriş katında oturuyoduk 5 arkadaş. pencereyi örtecek perde merde olmadığından halka arz bi şekilde takılarak günleri geçiriyoduk. bi gün yine tüm mahalleye göt show yaptığımız bir pazar sabahında afyonun yerlileri gibi miyavlayan kedilerinden ayrı bir tını ile miyavlayan bir kediyi kulaklarımız farketti. hatta hep birden serçe parmaklarımızı kulaklarımıza sokup karıştırdık. sonra bu kulak muhabbeti sürdü, diğer parmakların kulağı karıştırmak için büyük geldiği, en ideal kulak karıştırma parmağının serçe parmak olduğu, her insanın kulak deliğinin ancak serçe parmak girecek boyutta olduğu ve tanrının bu tarz mucizeleri üzerine konuşmaya dalmıştık ki kedi tekrar miyavladı.

soğuk bir kış günüydü ama biz gençlik ateşinin üstüne bir de kombiyi harladığımızdan evde don-atlet dolaşıyoduk. hiçkimsenin götü yemedi balkona çıkmaya. ama ben sırf meraktan bi çıkayım dedim. hem dondurucu afyon soğuğunun böyle alttan alttan efil efil esmesi pek hoşuma giderdi. neyse bu fantezimi daha sonra anlatmak üzere geçiyorum. balkona çıkar çıkmaz bir kaç kara afyon kedisinin arasında, çingene mahallesine düşmüş etiler bebesi gibi sırıtan bir kediye rastladım. hay ananıskim o da ne! ne kadar da korkunçtu. bir gözü mavi diğeri ise beyaz mı ne skim olduğu belli olmayan bir renkte idi. bu yaratık evde donla dolaşan biz kafirlere tanrının bir mesajı olabilir miydi? tekrar "laaaaan yetişin!" diye bağırdım. attığım çığlık tüm mahalleyi inletse de kimsenin skinde olmadı, ama mutfaktan fatih koşarak geldi. "noldu lan hasan basri mi geldi?" dedi.hasan basri afyonun delisidir ve bazen gelir evleri özellikle de kız olan evleri ziyaret ederdi ama bu gelen o değildi.fatihe dehşete kapılmış bir üslup ile tüm olan biteni anlattım. "lan olum van kedisi bu ya ne kadar cahilsin amınagoyim" dedi. ardından odasındaki sigara dumanını yararak gelen hakan abi de van kedileri ile ilgili bir kaç anektod anlatınca korkum biraz dinmişti. dün gece fazla hırpalandığı belli olan bir kız arkadaş da kedi manyağı olduğunu, van kedisinin çok cins çok az bulunan bir kedi olduğunu ve "iyi para" ettiğini "ayyyy ııyyy cıııınnnıııım" iniltileri eşliğinde de söyleyince şortlu atletli biri olmama aldırış etmeden sokağa fırladım.

ve işte avım oradaydı. ayın 7sini getiremeyecek kadar parasız kalmış bir üniversite öğrencisi ne kadar tehlikeli olur bilemezsiniz canlarım. ben de işte bu tehlikeli zamanımda doğanın çetin şartlarına rağmen ayağımda sabo terlik ile avıma koşuyordum. kanlı bir mücadele olacağını düşünmüştüm fakat hiç direnmedi. "fisipisisifisi" diyerek kendisini apartmanın içine aldım. çocukluktan hatırladığım kadarıyla bu kediler böyle enseden tutup taşınıyordu.bende öyle yaptım fakat pahada ağır olan bu vanlı yükte de ağırdı ve külçe gibi laaaps diye yere düştü. "senin yapacağın işin amına koyim" der gibi baktı yüzüme. "kanka valla pardon lan" der gibi baktım bende, alttan almak zorundaydım zira bu hayvanın 500 lira ettiğinden bahsediliyor, yakalayanın kafadan 1 ay boyunca tavuk iskender yiyebileceği tartışılıyordu evde.

kendisini bir süre bimden aldığımız yarım yağlı dost süt ile besledim. arada bir leğende yıkadım tüyleri beyaz kalsın diye. günler geçtikçe birbirimize alışmıştık.kah gülüyor kah eğleniyor, yeri geliyor beraber hüzünleniyor birlikte ağlıyorduk.hatta yine bi alkol gecesi kediye bira içirmeye kalktığıma dair söylentiler var, muhabbeti o derece kurmuştuk yani.ama ne süte verecek ne de kendimi doyuracak param kalmamıştı. bi an evvel kendisini banknot paraya dönüştürmem gerekiyordu. evvela vga kameralı telefonumuzla-ki o dönem başka kameralı telefon yoktu- fotograflarını çektik. her fotografında "abi noldu" "lan noluyo" "ne çekiyonuz ki anlamadım şimdi" der gibi bakmıştı. belliydi, alışmıştı bize ve sonsuza değin beraberiz sanıyordu. fotograflarının altına "SATILIK VAN KEDİSİ İRTİBAT:05..." yazdığımızda kendi resmine bakıp bakıp o salak bakışını attı. okuma yazması olsa "adammısınız lan siz ciğerinizi skim" der çeker giderdi... şehrin en entel dantel tiplerinin takıldığı kafelerine bu ilanı yapıştırırken kendimden utandım. boynunda paris sen jermen atkısı olan holigan tipli bir adamın satılık kedi ilanı asması entelleri tedirgin etmişti.

paraya o kadar sıkışmıştım ki arayıp "400 veririm" diyen ilk adama "he tamam hayvan akşam sende abi" demişim. para değil mi işte insanın gözünü kör ediyor arkadaşlar. eve gelip de son sütünü içtiğinde gideceğini anlamış olmalı ki tam odamın girişine hiç de adeti olmadık bi şekilde sıçtı. belki de bi önceki gece kendisine artan hazır mantıyı yedirdiğimiz için de sıçmış olabilir bilemiyorum. kendisini uzun malboro kutusuna koyup yeni sahibine teslim edip canlıyı gördüğümde çok hüzünlenmiş, bir daha hayvan beslememeye yemin ederek yaş dolu gözlerle tavuk iskenderciye koşmuştum.

Hiç yorum yok: