17 Aralık 2010 Cuma

Aksiyon ve Macerada Sınıfta Kaldık

Götüm dondu evvelki gece. Pijamalar kış için revize edilmemiş, hala Olimpik Lyon formasıyla uyuyoruz. Yorgan neyin de fayda etmedi. Bi ara uyanıp gri eşofman altımın paçalarını çorabın içine soktuğumu hatırlıyorum. Saat de gece 4 falandı. "Ohooo daha uyanmaya 3 saat var lan ohhşşşş" diyip götü diğer tarafa devirmiştim.Saha ve zemin aksiyon dolu bir rüya için çok müsaitti. Gerçi ben Monica Bellucci falan düşünüyodum ama... Neyse.

Bembeyaz bir oda. Üstümde yine Lyon forması altta gri pijama altı. Belli ki uykudan uyandırılıp getirilmişim bu beyaz odaya. Matriksten arak bir sahne gibi geldi evvelinde. Tam "Ulan azıcık özgün olun ipneler nası da araklamışınız Matriksten, nerde o Morfeo totoşu ehehehh" diyecekken hareket edemediğimi farkettim ve kanım dondu. Bildiğin esir alınmıştım lan! Ellerimin ve ayaklarımın bağlı olduğu sandalyenin Prestij Plastik olduğunu görünce içim biraz rahatladı.

Monica'ya fazla odaklanmış olmamdan kaynaklı heralde beyaz odaya Morfeo değil ufak tefek bi abla girdi. Eli kolu bağlı, yatağından alınıp getirilmiş bir adam olarak "Gideri var mı lan" diye düşünmüş olmam aksiyon dolu sahnelerin, bu sır dolu esir alınışın daha 1.dakika itibariyle boka sarması demek oluyordu.

"Ülkenizi ve seni ele geçirdik gerizekalı" dedi. Merak edenler için; gideri vardı. Yakınıma gelmişti. Siyah saçlı ve esmerdi. Öğretmen gibi giyindiği için tokat atıcak sandım bi an. "Siz kimsiniz abla sorması ayıp?" dedim. Kadınlara karşı ilk etapta çok kibarımdır. Ama bu rahat ve çağdaş tavırlarım belli ki canını sıkmıştı "Biz bölücü törör örgütü üyesiyiz" dedi. "Törör mü ahahahha" diye gülünce hepten siniri bozuldu. "Sus gerizekalı hepinizi öldürücez" dedi ve kafama vurdu. Kafama vurduğu anda "Ulan o kadar top tüfek vardı bizim askerde, nası ele geçirdiler acaba" diye düşündüm. "Duyduğumuza göre sen bizim en azılı düşmanımız, en sağlam muhalifimizmişsin. Hakkımızda sağda solda çok konuşmuşsun" dedi. Hadise bildiğin liseli kavgasına dönüyordu.

"Yok dayı öyle bişey kim söyledi size, benim ağzımdan çıkmadan kimseye inanmayın ben söyleyecek olsam yüzünüze söylerim. Hem benim de kürt arkadaşlarım komşularım var ..." diye işi yüzsüzlüğe vurdum.. "Ne kürdü be katalanız biz.. senin adın Hulyo Fıransisko değil mi?" diye sinirlenerek sordu. Merak edenler için; sinirlenince de gideri vardı. Ama ortadaki büyük yanlışlığı çözmem gerekiyordu. "Abla Murat ben ya, Türküm, Çanakkaleliyim...Katalanlarla bi mevzumuz olmadı. Yani eskiden olduysa bile ben bilmiyorumdur tribünden abilere sormam lazım, Barçalılarla aramız iyidir hatta bi maçta bizim derneğe gelindi çay içildi beraber..." derken "Öfff...Bu Türklerle ne aksiyon olur ne macera ne bilimkurgu. Alın bunu burdan alın çabuk!" dedi. Bi kaç İspanyol paça kamil gelip beni olduğum yerden çözdü. Bi yandan serbest kaldığım için seviniyor bi yandan da halkıma yapılan saldırıyı karşılama gereği duyuyordum. "Lan olum esir aldığınız adamı bile bizim ürettiğimiz sandalyelere bağlıyonuz lan muhtaçsınız bize olm Türke kefen biçenin sonu ölümdür!" diyebildim. İspanyol kamiller beni çekiştire çekiştire beyaz odanın dışına atadursun ben hala g.tü kesiyordum. Bir maceranın daha başlamadan sonuna gelmiştik.

25A ile Valencia'dan Rumelikavağı'na kadar gelmişim. Güzel yurdum hala bağımsızlığını koruyordu. İspanya'nın bölünmez bütünlüğünü değil de Barça'yı Real'i takip etmeye devam ettim.

Aksiyon ve macerada sınıfta kaldık belki ama yinede Katalanlar Türk'ün çükünü yesin.

Hiç yorum yok: