30 Ağustos 2012 Perşembe

Her Şey Yolunda?

Her şey yolunda.

Terleten, yüz buruşturan, baş ağrıtan şeyler yok. Sıkıntı yok, stresin volumü düşük.

Günlük ve dönemlik sıkıntılardan bunalanların asla refüze edemeyeceği, stabil sessiz sakin durumlar.

Fakat bir süre sonra yolunda gittiğini düşündüğünüz her sürecin aslında durağan bir "hal" olduğunu farketmelisiniz.

20 küsür yaşında insanların kafi bir ücret karşılığında aynı uğraşı ile 25-30 sene kadar meşgul olacak olması bu problemli durağanlığın en yoğun ve en çok görülen kısmı. Bu esnada gelişecek en ekstrem hadiseler evlenmek, çocuk sahibi olmak, bir takım mülkler edinmek.

Sıralı ölümler ve sıralı acılar için tanrıya yakardığımız bu tertibatın bireysel hedefleri ise beklendik şeyler yaşamak ve beklendik şekillerde ölmek.

Sıradan yaşam, tercih değil vazgeçme meselesidir. Sıradan bir yaşam elde etmek için evvela yaşamın yüksek kıymet taşıyan olasılıklarından feragat etmeniz gerekir. Yani henüz elde etmediğiniz ama belki de gerçekleşebilecek şeylerden peşinen vazgeçmenizden bahsediyorum. Şöyle ki; birileri yerkürenin diğer yerlerini ziyaret ederken, siz evde oturursunuz. Bu bir tercih değildir, hak iadesidir. Birileri dünyanın en güzel kızlarıyla gezerken siz yine evinizde oturursunuz. Birileri dünyanın en leziz yemeklerini tadarken de siz muhtemelen evdesinizdir. Bunlar birer vazgeçiş halidir. Bu vazgeçişlerinizin mükafatı olarak sorunsuz anlar yaşarsınız. Bu kadar.

İnsanlar aksiyon halinde iken kategorize olurlar, biyoloji ilmi bile sınıflandırmalarını bu aksiyonlara göre yapar. Aksiyon! İlerlemezseniz, hedeflerinize doğru yürümezseniz "olma" ve "çeşitlenme" ihtimaliniz yoktur.

Her şeyin yolunda olmasına dair o yarım mutluluk hali, aslında her şeyin statik ve tekdüze olduğu gerçeğine ne zaman kaybedecek?

İnsanlar rutinlerini bozmak için ne kadar can sıkıntısı yaşamalı? Monotonluğa hangi aşamadan sonra isyan etmeli, yetinmekten ve idare etmekten ne zaman vazgeçmeli?

Bunlar mühim...Şimdi ivedilikle bunları hesaplayalım.





Hiç yorum yok: