8 Eylül 2012 Cumartesi

Bir Anı: TALİHSİZLER!

"Hey dostum merhaba, senin için laflar hazırladım şimdi arkana yaslan ve önce şu müziği tıkla bakalım "Gothic Butterflies - Goodafternoon My Immortal Love" gibi bi yavşaklığa büründüğümü hiç görmediniz ama madem trend bu ben de az sonra aksedeceğim hikayeyi okumaya katlanacak arkadaşlardan evvela şu eseri fona açıp dinlemelerini rica ediyorum
Sene 2004.. Yaşıtlarımın haftaiçi ÖSS kovaladığı testten şıktan netten puandan beyin amcıklaması geçirdiği, fakat haftasonu da dersaneden okuldan düşeni affetmediği, akustik gitarıydı ingilizce şarkısıydı falan çeşitli donanımlarını geliştirip ateş etrafında karşı cins ile hafif hafif elleştiği dönem. Yaşıtlarım tabiri caiz ise bilimde ve sanatta yaldır yaldır ilerlerken ben küme düşmesi haftalar önce belli olmuş anadolu ekibi gibi sikimin keyfine göre at koşturuyordum. Madem düşüyorduk hakkıyla düşelim diye, kitabı defteri bıraktığım yetmezmiş gibi bu taze entelektüel çevreyi de bi kenara itip minibüs camiasından arkadaşlar edinmiştim.

Yine bir deneme sınavı sonrasında elde avuçta kalan sınırlı sayıdaki netlerimi hesaplayıp "Zonguldak Ormancılık geliyo lan, Aha Kastamonu Su Ürünleri tuttuyo şerefsizim" şeklinde analizler yapıyordum. Bir yandan da minibüsçü arkadaşım Kadir'in yanına gidip hayvanlar gibi iddaa kuponu yapasım vardı. İddaa kuponunun bile dışına taşırılmadan doldurulduğu dönemler hey gibi be.. Neyse Kadir'in minibüsü bulup ön koltuğa sotelendim, Bremen üsttü, Rencırs alttı derken sıra bizimkine geldi ve yolcuları alıp yola koyulduk. Para topla para üstü ver sağda indir müsait yerde incek var dedik duymadınız mı falan fişman derken minibüste kimse kalmadı, yolumuz da azaldığından az zamanda çok işler başarmak üzere derhal müzikçalara Müslüm abandık. Fakat yol kenarında elinde 3 çocuk ile bi bayanı almak zorunda kalınca Müslüm derhal yerini fantezi popa Ebru Yaşar'a Yıldız Tilbe'ye falan bıraktı.

"1 yetişkin 3 talebe" sesi ile Kadir'de ben de irkildik. Yaşadığımız coğrafyada bu yolcu kitlesinin ücreti "üç örenci bi normal" şeklinde dile getirilmeli idi. Yetişkin ve talebe gibi kelimeler ile bizimle dialoğa giren bir yolcu ile karşı karşıya idik.

İkinci şoku çocuklar konuştuğunda yaşadık. Her biri sanki Küçük Ev dizisinin dublajsız haliymişcesine çatır çutur ingilizce konuşuyor kontünyustan girip past tensten çıkıyorlar present i tenslerden bile saymıyorlardı.

Çok değil 3 dakika önce ikimiz de egeli olmamıza rağmen İbrahim Erkal gibi Erzurum şivesi ile bağıra bağıra şarkı söylerken bu veletler ve düzgün türkçeli ebeveynleri bütüm kimyamızı bozmuştu. Çocuklar arada Türkçe de giriyor, benim diyen TRT spikerine taş çıkartıyorlardı adeta. Anneleri bulundukları yerden bahsediyor "Bu gördüğünüz dağın ismi Kaz Dağları'dır, yanıbaşınızda duran deniz Ege Denizi'dir..." şeklinde brif veriyordu.

İki koltuk arkamızda bu denli düzgün Türkçe ile gelişen dialoglar az evvel K'ları G'ye çevirmek üzere gırtlağımızda barındırdığımız balgamları bize yutturmuştu. Gırtlak temizleyip birbirimizle konuşmak ihtiyacı duyduk. Küresel ısınmadan, eğitim sisteminin sıkıntılarından, globalleşen dünyada ülkemizin jeopolitik ve ekonomik yerinden öneminden bahsettik.. El kadar bebelerin güzel Türkçe'mizi çatırdatması yetmeyip aralara İngilizce serpiştirmesi nedense bize daha evvel hiç farketmediğimiz bi refleksimizi göstermişti.

Fakat o da neydi! Az evvel T.C M.E.B 6.Sınıf Sosyal Bilgiler kitabından kesitler sunan ebeveyn ve bebeler bir tartışmaya girişmişti. Sarışın ve babasının gavur olduğu çok bariz olan evladın "Fak!"  (yazı ile fuck) demesi ile irkildik. Fak'ın manasını Kadir takip ettiği multimedyatik yayınlardan ötürü benden çok daha iyi biliyordu. Sıkıntı Fak kelimesini bilmek yahut bilmemek değil bir çocuğun bunu anasına telafuz etmesi idi. Tam bir varoşluk sergiliyordu ingiliz kırması piç. Anasına sövdüğü şu anda bizim mahallede her gece anasını tekme tokat döven Deli Nail'den ne farkı vardı? Hem Nail en azından böylesine emperyal böylesine bilindik kelimeler ile anasını rencide etmiyor, yöresel bi takım küfürler ile sadece kendi coğrafyasında yetişenlerin anlayabileceği dilden anasını yeriyordu. Bu piç ise annesine FAK demişti. Anası da geri kalmıyor az önce sanki hakkımızdaki iddianameyi okuyan savcı gibi para uzatan kadın haberlerde gördüğümüz "Bakıcı Dehşeti" haberlerindeki çocuk bakıcıları gibi bebeleri darp ediyordu.

Tüm bu dil ve duygu değişimi bizi back to basics yapmaya zorlamıştı. Düzgün ve kurallı cümlelerini siktiğimin yolcuları henüz minibüsten inmeden derhal Müslüm Gürses'ten bu eseri açmıştık. Vurgun yemek üzere olan dalgıca uzatılan tüpten hava çeker gibi içimize Müslüm çekiyorduk adeta. "Oh lan" demişti Kadir, arabesk verenlerin bol olsun amk.

Not: Gothic Butterfly adında diye bi grup yok lan. Tamamen benim götümden salladığım bi isim ve şarkı ama alternatif rock yapan beyaz tenli kızlar isterlerse kullanabilirler, bi sakınca görmüyorum.



Hiç yorum yok: