21 Aralık 2012 Cuma

Yarım Yazılar 2 - Yaz Bunaltısı

"Yemek masası bekletilmez...Günah günah onca nimet seni mi bekler...Meleklerin kolları yorulurmuş o sofrayı bekletirsen yaaa ne kadar günah düşün işte...Kalksanaaaa!!"

Kalktım.. Güneşten sararmış ve kurumuş peynir parçaları... İçinede bir arının halen debelendiği ekmek kırığı dolu bir reçel ve zeytinyağına adeta denize uzanmış birer şişman yazlıkçı gibi uzanmış kabuksuz domatesler..

"Yediysen çabuk çık temizlik yapıcam evde, sonra da kahveye gelcek komşular.." Hava 35 derece. İşim yok, okul zaten bitik, arkadaşlar orada burada ve tatilcilik bizim sosyoekonomik seviyemizde ancak köydeki amca-teyzeye tekabül ediyor... Boşum yani..Bomboş... Fakat benden başka her yerde dönen bir düzen, yakalanmak istenen bir hedef ve koşulan bir menzil var sanki. Evde annem panik, sokakta çöpçü aceleci, çay bahçesinde garson telaşlı, simitçi bile yaldır yaldır koşuyor müşterisine plajın kaynar kumunda patinaj halinde.

Terliklerimi giyerken nereye gideceğimi düşünüyorum, aklıma hiç bir yer gelmiyor. Merdivenleri inerken, komşuya selam verip cevap alamazken, sönen otomatiğe küfrederken hep düşünüyorum ama yok. "250 bin liralık internet" yaşlarımı geçeli çok olmuş. İnsanlar artık "gel lan kerata" diyip buyur etmiyor. En uzak tanıdığa bile angaryayım. Üzücü tespitler yapsam da gamsızlığıma kedersizliğime mani değil hiç birisi. Sorumsuzluk insanın en temel hali. Sorumluluğun semeresi endişe, telaş, yorgunluk, hoşnutsuzluk eh işte bazen de memnuniyet..İnsan tabiatının muhtevasında yok bunlar.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

adam yazış abi