2 Kasım 2010 Salı

Saatleri Geri Aldık Ama Ben Kıllandım

Saatleri geri aldık, tam da cumartesi gecesi. Pazar gününe fazladan 1 saat uyku ya da 1 saat fazladan faaliyet demekti bu. Ayrıca Eylül ve Ekim'de işe gitmek için kalkan insanların karşılaştığı o karanlık puslu soğuk havadan kurtulup daha aydınlık, güneşin hafiften ısıttığı anlarda işe gitmesi demek oluyordu.

Ben her zamanki gibi komplo teorileri üreterekten saatlerin geri alınması işinin de kapitalizmin bir oyunu olduğunu düşündüm. Mesela Eylül ve Ekim ayları boyunca yağmurlu ve kapalı havanın etkisi ile sabahları adam gibi uyanamamış, geç kalkmış ve dolayısı ile işe geç gitmiş idim. Gün boyunca da "Tam uyumalık hava hacı abi, çekicen battaniyeyi televizyon karşısında oh .mınakoyum" şeklinde söylemlerle sadece kendimle kalmayıp iş arkadaşlarımın da veriminden çalmıştım. Hal böyle iken ben ve tesir altında bıraktığım arkadaşlarım kapitalist şirketler adına daha az süre faal olmuştuk ve minik de olsa bu ipnetorları ziyana uğratmıştık.

Gelgelelim saatlerin geri alınması ile artık güneş doğmuş olarak işe gidiyoruz. Bi zindelik bi hareket bi çalışma aşkı falan. Herkes "Ay sanki gece yarısı oldu ama saat hala 9, ben uyuyorum" diyip erkenden götü devirip uyuyor ve sabahları Danimarkalı çiftçiler gibi erkenden kalkıp insanı tiksindirecek şekilde zinde ve hareketli oluyorlar. Tam da bunun üzerine havalar da ısındı mı anasını satiim! Kazanan kim oldu?

Şahsen bu dönemi; "Hastayım patron, valla bi kırgınlık var üstümde, üşüttüm galiba" diyerek sotede internete girip, makara muhabbetle, min. iş gücü üreterek geçiricem. Kapitalist güçler daha fazlasını hak etmiyor canlarım.

Hiç yorum yok: